ŞEHRİMİZİ TANIMALIYIZ
Barselona’dayız: Hangi müzeye gittiysek, kalesinden tarihi binasına kadar her birinin önünde öğrenci kuyrukları vardı. İlkokulundan lise çağına kadar. Resim heykel müzelerinde heykeli tabloyu saatlerce anlatan öğretmenler vardı. Bu çocuklar heykeltraş mı olacak yoksa ressam mı dedim kendi kendime.
Ama kültür değerlerini sanatçılarını öğreniyorlardı. Öğrendikçe gurur duyuyorlar belki de sanatçı ruhu aşılanıyordu. Her biri ders dinler gibiydi kaytaran dalga geçen yoktu.
Şehrin tarihi eserlerini kalesini anlatan rehber veya öğretmen şehirlerinin kültürel değerlerini sahipliliğini anlatırken kale savunmalarında kahramanlık gösteren halkın askerin atalarının gururunu yaşatıyorlardı.
Her şehrimizin az çok tarihi değerleri, kültürel eserleri, geçmiş zamana ait hikayeleri, örf adetleri ananeleri vardır. O şehirde yaşayan öğrencilere bizlerinde şehrin önemli tarihte iz bırakmış kahramanlarını tarihi eserleri yapanından yaptıranına kadar kültürel değerlerimizi ders gibi anlatmalıyız. Her öğrenci şehrini tanımalı, dışarıdan gelen eş dost akrabalarına arkadaşlarına şehri gezdirmeli yaşadığı şehrinin bu değerlerini bir tarih öğretmeni, rehber edasıyla bilgisiyle anlatmalı. Hatta öğrendiklerini evde annesine babasına kardeşine anlatmalı ki büyüklerimizde her gün önünden geçtiği camiyi, hanı, hamamı bilmeli öğrenmeli.
Sinanbey Medresesinin yanında bir ev restore ediyoruz kontrole gittiğim zamanların birinde yanıma bir kız çocuğu geldi bu evde ne yapılıyor diye merak etmiş. Sinanbey Medresesi’nin karşısında oturuyorlarmış sordum bu tuğlalı kubbeli yapıyı biliyor musun diye. İlkokul son sınıf öğrencisi. Bilmiyorum dedi. Demek ki evlerinde de hiç konuşulmamış veya annesi babası bu tarihi yapıyı anlatmamış. Böyle olunca da çocuk hiç meraklanmamış sorup öğrenmemiş.
Horasan erenlerinden Seyyid İbrahim Hoca Mescidi’nin kıble tarafında ki kaldırıma araçlar park etmesin diye duba çaktıracağız mescidin yerini tarif edinceye kadar akla karayı seçtim.
Bir Pazar günü AVM’ye gitmeyip şehri gezseler önemli yerleri tarihi eserleri öğrenip şehirlerini tanırlar. Vakıf eserlerinin hepsinin kapılarının yan tarafında tanıtıcı tabelalar var bunları okuyup bilgi sahibi olurlar.
Çanakkale müzesi yapıldı. İçeride tablo ve maketlerden oluşan adına diorama denilen farklı ve ilgi çeken bir görüntü ile Çanakkale Savaşları anlatılıyor. Beş senedir müze açık Büyükşehrin araç tahsis etmesine rağmen daha gezip görmeyen okullar var.
Şehrimizi tanımalıyız. Çocuklarımıza tanıtmalıyız. Ders gibi, tarih dersi gibi öğretilmeli anlatılmalı. Her okulun öğretmenlerinin asli görevi olmalı. Üniversitemizin araştırma konusu tez konusu olmalı bu araştırmalar orta öğretim okullarında okutulmalı rehber kitapçıklar oluşturmalı. Okullar şehir gezileri düzenlemeli. Manisa’mızın gezilip görülmesi, bilinmesi gereken tarihi mekanları, eski eserleri, cami han hamamın yanında kamu yapıları, erenleri evliyaları türbeleri, çeşmeleri var. Kiraz yaylasında ki kiraz bayramı ve orada ki yaşamlardan bağ bozumu zamanlarını bağa göçleri, komşulukları, bağda geçen iki üç aylık yaşantı anlatılmalı bu adetlerimiz gelecek kuşaklara aktarılmalı. Bunların belgeselleri çekilmeli.
Bizden sonra bir dönem daha var ondan sonrası Manisa’nın tarihini, yangınını, dağını, bağını bilmeyecek. Taş yapılar kubbeleriyle kendilerini örterken hamamın külhanı yanmaz hanın kapıları açılmaz olacak birbirine benzeyen apartmanlar ile adres dahi tarif edemeyeceğiz. Sitelerine çekilen insanlar birbirine yabancıyken yaşadıkları şehrin de yabancısı olacaklar.
Sadece işini aşını düşünenler devri geldiğinde köksüz hayatların kuru dallarına boş hayaller takılacak. Artık rüzgar nereye savurursa.
Yorumlar kapatıldı.