ORGANİZE SANAYİ TARIMA DESTEKTE, ORGANİZE OLMALI.
1960 yılı Manisa Ticaret Odasında son günlerde gündeme gelen ve her toplantıda ucundan da değinilse “Manisa’mıza organize sanayi bölgesi kuralım.” konuşmaları. Küçük sanayi esnafı da bunu istiyor bilhassa Pulcuoğlu olsun Tütüncüoğlu olsun sanayi atılımı yapan ülkemizde İzmir yakında olsa “Manisa’ya da kurulması gerekli” diye konuşuyorlardı.
Ticaret odası yönetiminden, esnaftan, eşraftan bir araya gelinerek müteşebbis heyet oluşturuldu. Sanayi Bakanlığı’na yazılar, gelip gitmeler, sonunda “Yer bulun” dediler bakanlıktan. Ankara’ya gele gide öğrenmişlerdi her ne kadar bacasız da olsa kurulacak sanayi bölgesi hakim rüzgarı arkasına almalı ve Manisa’mıza kirli havayı taşımamalıydı. Manisa’nın batısı ve şehirden uzak olması gerekiyordu. Ne kadar uzak? Manisa büyüse de oraya kadar gidemesin o hep şehrin dışında kalsın. Manisa YSE kavşağında, meteoroloji istasyonunda bittiğine göre Uncubozköy olabilir dendi araştırıldı arsa fiyatları pek uygun gözükmüyordu. “Biraz daha batıya gidelim” dediler “Bozköy Deresi az ötede Safran Çayı bunları da geçelim ondan sonra ki araziye kuralım.” Bağlık bahçelik Erik’lerin, Kayısı, Kiraz, Şeftali ağaçlarının bol olduğu, sık ve bol olduğu kadar o kadar da lezzetli meyveların olduğu bağlar bahçeler Safran Çayı kenarından Karaçay’a kadar ki alan sanayi bölgesi için yeterliydi eksperler geldi tarım arazisi ama ikinci üçüncü sınıf dediler, ülkede sanayi hamlesi var dere yatağı olan çakıllı arazide pek tarım olmaz koca Gediz ovası var orada yapılsın yapılıyor da zaten.
Bu araziler Keçiliköy’lülerin, Dereköy, Kayapınar ve birazda Uncubozköyü’ndü köylüleri topladılar. Dokumacı İzzet Amca’nın da arazisi vardı, hem de her çeşit meyve ağacının bağların olduğu arazi. İzzet Amca, ben de babamdan duyardım “meyve bağ bahçe var ama para etmiyor sanayi olunca çoluğumız çocuğumuz çalışır hiç olmazsa memlekete faydası olur bu topraklarda bi işe yarar” diyordu. Bir zaman sonra İzzet amca yerini sattı arkasından Keçiliköy’lü Sıtkı amca köylüleri ikna etti bir bir arazi sahipleri ile konuşuldu atadan babadan kalan araziden vazgeçmek zordu “Tamam bağ bahçe para etmiyor ama olsun yazın gidiyor konu komşu dinleniyoruz yazın sehra yapıyoruz.” O devirlerde parada pulda bi işe yaramıyordu bi lokma bi hırka geçinip gidiyordu Manisa’lı. Fazla parada pulda gözü yoktu.
Çok bağ sahibi sanayi kurulacaksa satarım dedi şimdi çocuklarımız sonra torunlarımıza bi iş imkanı olur diye.
Organize sanayi kurulması amacı ile kamulaştırılan araziler sanayi bakanlığınca projelendirilip planlandıktan sonra yolların, idari binaların ve fabrika arsalarının uygulamasına yani inşaatlarına başlandı. Sene 1965
İnşaatlar bitip de sanayi arsalarının satışına gelindiğinde Manisa’lıda para mı var? Olsa da sanayiyi kim yapacak? Küçük esnaf ve çiftçilikle geçinen Manisa’lı sanayiden anlamazdı ki. Traktör romörkü yapan Hüseyin Tütüncüoğlu işleri büyütmek için sanayi bölgesinden ilk arsayı aldı. Burada romörk üretmeğe başladı. Bunun ardından bir kaç müteşebbis Manisa’lı daha arsa satın aldı, ama arsa satışları istenildiği kadar değildi. Organize yönetim kurulu fabrika yapma şartlarını biraz daha yumuşattı. Atölye imalatçılığı yapanlar da arsa aldı ama yine de arsa satışları çok yavaştı. Manisa’lıların şirket oluşturup üretime başladıkları mobilya fabrikası Mostaş, Yemsan, Gençtürk sünger imalatı, Can Mobilya, Başar kalorifer kazan imalatı daha sonraları Manisa’lının başı çektiği Batılılar Giyim, Et Balık Kurumu, Untaş,Tekstilci (Mayteks, Safir) Pulçuoğulları, ECA, ilk teknolojik üretim Raks, Asil Nadir Vestel. Birinci kısmın dolması yani arsaların satılması bir hayli zaman aldı. Bu Manisa’dan kaynaklandığı kadar Türkiye’de de sanayi yeni yeni yapılanıyordu.
İkinci kısmın kamulaştırmaları tamamlandığında fabrika denecek hüviyette firmalara arsa satılmağa başlandı. Birinciden daha kısa zamanda dolan ikinci kısmın ardından üçüncüsü başladı. Vestel, fabrika dediğin böyle olmalıydı hem çalışanı hem üretimiyle fabrikaydı artık bölge oturmuştu ama Manisa’lıdan ziyade yabancılar çalışıyordu. Göçlerle gecekondulaşma da hızla artıyordu. Büyüye büyüye iki, üç, dört, beş, artık tarımdı, araziydi, ikinci, üçüncü sınıftı denmiyor ülke ekonomisine katkısından dolayı Manisa Organize Sanayisi öncelik kazanmıştı. Tam bir milyon hektar olmuştu. Demiryolları, lojistik alanı, meslek lisesi, sağlık tesisi, enerji santralı ile Türkiye’nin ilk üçüne girmişti. Şimdi altıncı kısım kamulaştırılmaları için çalışmalar başladı.
Altıncı kısma giren alanlar birinci sınıf tarım arazisi ama yabancılarda bastırıyor, Dünya Ekonomik Forum’u yatırım yapılacak dünyada ki ilk beş kentin içinde sayıyordu Manisa’yı.
Evet 2014 yılına gelindi tarım kenti Manisa can çekişiyor. Koca Gediz ovasında bir tek bağlar kalmıştı diğer tarım ürünlerinin hükmü yoktu. Üzüm ihracatın % 70 ine sahip ve 400.000 kişi bundan geçiniyordu, o da bu seneyi atlatırsa. Ömüzde ki seneye ümitle bakacak aksi takdirde o da sanayiye, teknolojiye, hızla artan nüfusa, barınma için konutlara, AVM lere, kurban edilecek.
İşte son can suyu şimdi verilmeli hem de en fazla15 günlük bir ömrü kalan üzüme. Kan aranıyor. “Kan bağışında bulunacak sanayicilerin acele Sarıgöl Ziraat Odası’na Sarıgöl İlçe Belediyesi’ne müracaatları rica olunur.”
80 bin ton üzüm bağda, asmada, çiftçinin kaygısında, tasasında. Kan verilmezse 15 gün sonra buruşacak kuruyacak, yaş üzümler ölecek. Bugüne kadar bu topraklar sanayiye destek olmuştu. Şimdi sıra sanayiye gelmişti, destek sırası sanayideydi.
Manisa Organize Sanayi Bölgesinin 200’den fazla ve bi o kadar da yan sanayisi var, fabrikalar yan sanayicileri ile birlikte 40-50.000 çalışanına bu üzümleri satın alıp dağıtsa 80 bin ton üzüm buruşmadan kurumadan bağcının umudu olur.
Dünyaya örnek olacak bir davranış, birlik ve beraberliğimiz ile kenetleneceğimiz zaman, bu da ülkemizin ekonomi savaşı.
Şeyh Edebâli’nin deyişiyle, “Milleti yaşat ki Devlet yaşasın.”
ORGANİZE SANAYİ TARIMA DESTEKTE, ORGANİZE OLMALI.
Yorumlar kapatıldı.