OTOPARKA TURİST GİRER Mİ?
Çok önceleri yazlık simemaydı. Tahta sandalyeli arka ve yan taraflarına alçak tuğla duvardan örülmüş ufak odacıkları olan adına loca dediğimiz bölmelerin içerisine kalabalık aile veya konu komşu olunduğunda içerisine bir güzel yerleşilirdi. Bazı localarda iki sandalyeyi bacakları altına alıp çocuk uyutanlar bile olurdu. Beyaz gazoz patlatması, çiğdem çitletme sesleri nayır nolamazlara karışır giderdi. Koltuk döşeğin olmadığı evlerde kıtıklı taş gibi minderlere alışık olan kıçlarımız kuru tahta sandalyeden rahatsız olmaz ertesi gece bir başka sinemaya gitmeye can atılırdı. Bu yazlık Şan sineması kat karşılığı yap sat yasasına kurban gitti.
Burası sinema olmazdan çok önceleri yani biraz tarihi bilgilerimizi karıştırırsak Saray-ı Amire denen şehzadelerin yaşadığı alanın bir parçasıymış. Bu Saray-ı Amire rivayete göre ne zaman yapılıp tevatüre göre de ne zaman yıkıldığı pek bilinmez, gören olmuş mu? Görende yok. Evliya Çelebi der o da ne kadar doğru der bilinmez Seyahatnamesi’nde adımlamış boyu bilmem kaç adım eni onun yarısı kadarmış diye yazar. İşte bu sarayın belagir, merkep ve katırların bağlandığı yermiş bizim Yazlık Şan Sineması ve arkası, bir kısmı da sarayın hamamıymış.
Yakın zamana kadar bura sarayın ahırı denilip saraydan sonra da han olan ve hanın atlarının bağlandığı yer addedilip adına da Yaralı Han denilip korumaya alınmış korumadan kasıt elleme demek önce çatısı göçmüş sonra duvarları daha sonra izi tuzu kalmamış şehrin göbeğinde metruk bir alan olarak kalakalmış.
Yan tarafına bu arada Rum tüccarlardan biri yine bir Rum ustaya un ve makarna fabrikası yaptırmış. Sıvasız tuğla duvarlarda konuşturmuş ustalığını, beden duvarları da sıvasız taş, yuvarlak bacalı, makarna hamur yapımında kullandığı su kuyusu dahi varmış. O da korunma kapsamında yıkılmayıp ayakta kalmış ama kaykılmış kalmış. Bu da yine şehrin göbeğinde ikinci bir içine girilmez yapı olarak uzun yıllar harabe halinde kalmışlar. Tabii sahipleri zengin olduğu için buraları yap sata sinema gibi kurban gitmemiş aile fertlerinden hiç biri ellememiş. Zaten koruma kurulu da elletmemiş.
Yakın zamanda Ercüment Giritligil; tuğla duvarlı un-makarna fabrikasını restore ettirerek bir kaç salondan oluşan yenilip içilen bir mekana çevirdi. Şehrimize bir değer kattı. Aradan kısa bir zaman sonrada katırların merkeplerin bağlandığı hanı bu sefer booking tarafından 9.5 ile değerlendirilen gayet nezih bir şehir oteli olarak Manisa turizme kazandırdı.
Her iki mekanda hem vilayet konağına yakınlığı hem kentin merkezinde olması bakımından hem de iki büyük yeraltı otoparkının yakınında olması açısından trafiği aksatmayacak şekilde park imkanı fazlasıyla olan bir mekanlar zinciri oluşturmuş oldu. Turizm belgesi alarak yabancı ve yerli turiste Avrupa standartlarında hizmet vermeye başladı.
“Başlamaz olaydım” diyor. “Yıllarca şu binayı bu arsayı değerlendir Manisa’ya yakışmıyor metruk bir alan senin adına da yakışmıyor, güzel binalar yap da şu mezbelelik kalksın ortadan dediler. Yaptım. Yapmaz olaydım. Gitmediğim merci, çalmadığım kapı, yalvarmadığım insan kalmadı. İki belediye bir valilik, yaptıramadım.
Neyi?
Biri Cumhuriyet Otoparkı diğeri Bülent Koşmaz Otoparkı bir diğeri Vakıf İşhanı Otoparkı olmasına rağmen otelin önüne parketmiş araçlardan dolayı otel müşterileri araçlarını yanaştıramıyor yolun ortasında durmak zorunda kalıyor bazen tur otobüsleri geliyor trafik aksıyor yol tıkanıyor kapanıyor. Bu yeraltı otoparkları varken bu sokağa park yasağı getirilsin dedim. Ben söyledim ben dinledim.
Şimdi: Göbeğimiz çatlıyor turist gelsin diye. Şehzade tevatür saray rivayet olmasına rağmen şehzadeler şehri demek için bir tellal bağıtmadığımız kaldı. Askerden gelen evlenecek oğluna ev yapan baba gibi her eski eseri restore ederken turiste göre hazırladık yaptık. Ne anıtları ne kanıtları ne belgeleri ne diğerleri kaldı. Hepsi tastamam.
Gelgelelim, bir sokakta beş araba tüm hayallerini, ümitlerini, heveslerini, kursağında bıraktı.
Büyükşehir restorasyon yapıyor turizme kazandırmak için. Şehzadeler Belediyesi biz tarihi ilçeyiz diyor turist getirtmek için, valilik turizm destinasyonları deyip projeler hazırlıyor.
Hiç uğraşmasınlar şu sokaktan şu beş arabayı kaldırsınlar şu Giritligil Otel ile şu Taş Fabrika şu turistleri getirir.
Otoparka turist girmez ama arabalar girer.
Yorumlar kapatıldı.