DERS ZİLİ ÜLKEMİN MİLİ
Yeni öğretim yılı açılışlarında sembol olarak çalınıyor artık. En son çalan da Rahmetli Adile Naşit’ti. O, müdür ve talebelerinin bir çoğu rahmetli olunca en son Damat Ferit’ti (Tarık Akan)…….. Artık sallanarak çalınan çan zil ne derseniz deyin çalınmaz oldu. Her halde milli eğitimde de reform bundan sonra başladı.
Reform paketinden taşımacılık diye bir şey çıktı onca öğretmenlik eğitimi almış hevesli istekli ateşli idealist gençler formasyon alamadığı için memleketinin pazarında domates biber maydanoz satarken öğretmen yok diye otobüse, traktör kasasına doldurulan kendilerine de meşakkat yüklenen tazecikler, yakın gibi sayılan iki üç kilometrelik mesafelere karda kışta kıyamette yaya giden öğrenciler oldu.
Tek katlı sevecen iki üç bazıları tek derslikli geniş bahçe içerisinde ki köy okulları bir bir kapandı öyle kapandı ki bahçesi ottan okul binası harabe olmaktan kurtarılamadı. Bir başka amaçla muhtarlık ve okuma odası, köy konağı, biçki dikiş kursu, okuma yazma bilmeyenlere okuma kursu gibi amaçla dahi kullanılmadı yıkıldı gitti.
Bu yıl da milli eğitim tedrisatı başladı, başlar başlamaz uzun tatilin rehaveti atılamamış ki problemlerde okulların açılmasıyla başladı ve pandoranın kutusu açıldı. Taşımalı eğitim. Okul isteriz, servis yok, büyükşehir belediyesi otobüsleri taşıma yapsın, hareket saatleri ayarlansın, Manisa’nın yerel gazetelerinde üç tekerlekli motosiklete doldurulmuş üst üste çocuk fotoğrafları dahi basıldı. Ayrıca muhtar köy meydanında ki parkta, büyüklerin dahi cesaret edemediği kavşaktan geçip okula gitmeleri planlandığı için kavşağı geçemeyen ilkokula yeni başlayan çocuklara bir öğretmen edasıyla ilk gün ders bile yaptı.
Geçenlerde bir tanıdığım Helsinki’de yeni ders yılının başladığında okul müdürünün konuşmasını anlattı. Derslerden hiç bahsetmeyen müdür: Topluma karşı sorumluluk, çevreyi korumak, insan olmak, herkese saygılı olunacağı gibi karşı taraftan da aynı saygıyı beklemek, ahlaklı nesil yetiştirmek, zorluklarla başa çıkabilme gibi konuları uzun uzun anlatmış.
Benim ilkokula gittiğim zamanlarda da bunlar anlatılıyordu. Hatta beş yıl taşıdığım tahta çantamı kalemle çizen arkadaşımla bana öğretmenimiz Fuat Bey birer tokat atmıştı. Niye arkadaşının malına zarar veriyorsun sen de niye malını korumuyorsun diye. Şimdi Fuat beyler yok, kağıt kalem çanta çok, tokat at yolda önüne geçsinler, nasihat ver karnımız tok desinler.
Yolda trafikten, bankada fırında kuyruktan, yozlaşmaktan, otobüste ayakta durmaktan, birbirimizle kavgadan, kamu malına zarar vermekten… hiç şikayet etmeyelim. Hele de geleceğimizden.
Şimdi okula gönderdiğimiz çocuklarımız, ülkemizin geleceğidir.
Yorumlar kapatıldı.